GÖÇEBELİK YALANI
"Göçebelik" yalanı üzerine...
Türk tarihi denince anlatılan şey genelde Türklerin "göçebe" olduklarıdır. Göçebe (?) oldukları için de tarih boyunca oradan oraya göç edip durmuşlardır.
Bu yalanı bizlere atan, "BATI KAYNAKLI TARİH ANLAYIŞI"dır. Nasıl ki Türklerin Anadolu'ya giriş tarihi olarak 1071 tarihi gösteriliyor ve bu vesileyle lafı "Siz buraya sonradan geldiniz, Anadolu'nun sahipleri bizleriz!" demeye getiriyorlarsa, "Türkler göçebedir, tarih boyunca oradan oraya göç edip durmuşlardır" şeklindeki anlayışı bizlere kabul ettirmeye çalışarak (ve büyük ölçüde kabul ettirerek) "Siz Türkler göçebesiniz, sizin mimariniz yok, sizin avcılık ve hayvancılık dışında bir kültürünüz yok!" demeye çalışmaktadırlar. Durum bu olunca, kendilerini "medeni" ve bizleri de "barbar" olarak tanıtmaya çalışmaktalar.
Göçebelik, Türk kültüründe vardır bir bakıma. Ama bu oradan oraya göç etmek, sürekli yer değiştirmek, kalıcı eserler bırakamamak, şehirler kuramamak anlamına gelmemeli. Kastedilen göçebelik eğer bugünkü Yörüklerin yazları yaylada ve kışları kışlada geçirmeleri ise buna bir itirazımız yok. Ama Türklerin göçebeliği sadece bu kadardır. Yolu, izi belli olmayan ve oradan oraya savrulup durmuş bir millet hiç olmadık. Yazımızın devamında bu konunun ayrıntılarını bulacaksınız.
Türkler göçebe olsalardı, tarih boyunca bir yerde tutunamamış ve oradan oraya savrulup duran bir millet olsaydı;
1- Orta Asya'da bulunan ve kadim Türk Milleti'ne ait olduğu kesin olan Türk Piramitlerini nasıl yaptılar? Ya da neden yaptılar? Göçebe bir kavim düşünün ki devasa piramitler dikmişler... Bu mümkün değildir. Orta Asya'daki piramitler Türklere ait olduğuna göre, Türkler göçebe falan değildir.
2- "Altın Elbiseli Adam"ı bilmeyen yoktur. Çok çok eski bir Türk kavminin prensi olan bu adamın mezarı, Orta Asya'da bulunmuştur. Elbisesi tamamen altından yapılmıştır ve paha biçilemez bir sanat eseridir. Göçebe olan, oradan oraya savrulup duran barbar bir millet neden baştan aşağı altın kullanarak elbise yapsın ki?
3- Orta Asya'daki devasa sulama kanalları: "Karız Kanalları" olarak da bilinen bu devasa sulama kanalları, dünya harikalarından biri olmaya aday olabilecek nitelikteki yapılardır. Bunlar, Doğu Türkistan'da Turfan taraflarında yer almaktadırlar. Karız Kanalları, Tanrı Dağlarından topladıkları suyu çölün altından (100 metre altından) geçirerek 60 km ötedeki Turfan'da bulunan yerleşim birimlerine götürüyor. Hat üzerinde aralıklarla açılan kuyularla binlerce yıldır tarım yapılıyor. Bu kanallar, günümüzden 2500 yıl önce (yanlış okumuyorsunuz, "iki bin beş yüz" yıl önce) Türkler tarafından inşa edilmişler ve halen de kullanılmaktalar. Türkler tarih boyunca "göçebe, oradan oraya göç edip duran, avcılık ve hayvancılıktan başka bir şey bilmeyen, barbar" bir millet olsaydı, bu devasa kanal sistemini yapabilir miydi? Göçebe olan, oradan oraya sürüklenip duran bir millet neden (ve nasıl) devasa sulama kanalları yapsın ki?
Türk tarihi denince anlatılan şey genelde Türklerin "göçebe" olduklarıdır. Göçebe (?) oldukları için de tarih boyunca oradan oraya göç edip durmuşlardır.
Bu yalanı bizlere atan, "BATI KAYNAKLI TARİH ANLAYIŞI"dır. Nasıl ki Türklerin Anadolu'ya giriş tarihi olarak 1071 tarihi gösteriliyor ve bu vesileyle lafı "Siz buraya sonradan geldiniz, Anadolu'nun sahipleri bizleriz!" demeye getiriyorlarsa, "Türkler göçebedir, tarih boyunca oradan oraya göç edip durmuşlardır" şeklindeki anlayışı bizlere kabul ettirmeye çalışarak (ve büyük ölçüde kabul ettirerek) "Siz Türkler göçebesiniz, sizin mimariniz yok, sizin avcılık ve hayvancılık dışında bir kültürünüz yok!" demeye çalışmaktadırlar. Durum bu olunca, kendilerini "medeni" ve bizleri de "barbar" olarak tanıtmaya çalışmaktalar.
Göçebelik, Türk kültüründe vardır bir bakıma. Ama bu oradan oraya göç etmek, sürekli yer değiştirmek, kalıcı eserler bırakamamak, şehirler kuramamak anlamına gelmemeli. Kastedilen göçebelik eğer bugünkü Yörüklerin yazları yaylada ve kışları kışlada geçirmeleri ise buna bir itirazımız yok. Ama Türklerin göçebeliği sadece bu kadardır. Yolu, izi belli olmayan ve oradan oraya savrulup durmuş bir millet hiç olmadık. Yazımızın devamında bu konunun ayrıntılarını bulacaksınız.
Türkler göçebe olsalardı, tarih boyunca bir yerde tutunamamış ve oradan oraya savrulup duran bir millet olsaydı;
1- Orta Asya'da bulunan ve kadim Türk Milleti'ne ait olduğu kesin olan Türk Piramitlerini nasıl yaptılar? Ya da neden yaptılar? Göçebe bir kavim düşünün ki devasa piramitler dikmişler... Bu mümkün değildir. Orta Asya'daki piramitler Türklere ait olduğuna göre, Türkler göçebe falan değildir.
2- "Altın Elbiseli Adam"ı bilmeyen yoktur. Çok çok eski bir Türk kavminin prensi olan bu adamın mezarı, Orta Asya'da bulunmuştur. Elbisesi tamamen altından yapılmıştır ve paha biçilemez bir sanat eseridir. Göçebe olan, oradan oraya savrulup duran barbar bir millet neden baştan aşağı altın kullanarak elbise yapsın ki?
3- Orta Asya'daki devasa sulama kanalları: "Karız Kanalları" olarak da bilinen bu devasa sulama kanalları, dünya harikalarından biri olmaya aday olabilecek nitelikteki yapılardır. Bunlar, Doğu Türkistan'da Turfan taraflarında yer almaktadırlar. Karız Kanalları, Tanrı Dağlarından topladıkları suyu çölün altından (100 metre altından) geçirerek 60 km ötedeki Turfan'da bulunan yerleşim birimlerine götürüyor. Hat üzerinde aralıklarla açılan kuyularla binlerce yıldır tarım yapılıyor. Bu kanallar, günümüzden 2500 yıl önce (yanlış okumuyorsunuz, "iki bin beş yüz" yıl önce) Türkler tarafından inşa edilmişler ve halen de kullanılmaktalar. Türkler tarih boyunca "göçebe, oradan oraya göç edip duran, avcılık ve hayvancılıktan başka bir şey bilmeyen, barbar" bir millet olsaydı, bu devasa kanal sistemini yapabilir miydi? Göçebe olan, oradan oraya sürüklenip duran bir millet neden (ve nasıl) devasa sulama kanalları yapsın ki?